Bir önceki köşe yazım da ticaret ve sanayi odası ile ilgili idi. Normal şartlarda şimdi bu yazımı okuyacak olan ticaret ve sanayi odası yönetimi “bu da bize taktı” diyebilir, bu yazımı biraz daha az ilgi ile okurdu. Ama şimdi durum farklı. Kıymetli başkanları yalnızca benim değil, tüm Türkiye’nin “ağzına laf verdi”. Laflar o kadar dallandı budaklandı ki, Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı belki de tarihinde ilk defa bir ticaret ve sanayi odası başkanını yalanlamak zorunda kaldı, aynı zamanda mevkidaşı olan ve bu projeye imza koymuş olmakla itham edilen diğer ticaret ve sanayi odaları da (Aydın vd.) bu yalanın gerçek olmadığını ilan yolu ile açıklamak durumunda kaldı.

KONU NEYDİ?

Peki, konu neydi de Cumhurbaşkanlığı TSO Başkanını yalanlamak zorunda kaldı. Efendim konu şu: İyi Parti Göç Politikalarından sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Tolga Akalın, yanındaki partililerle birlikte Manisa Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Sayın Mehmet Yılmaz’ı Oda binasında ziyaret ediyor. Ziyaret sırasında -belli ki Genel Başkan Yardımcısı’na ait olan- kamera MUHTEMELEN kayıtta unutuluyor, ya da kameranın kayıt yaptığı Başkan’a unutturuluyor. 
Başkan da “durun size bir anımı anlatayım” diyen ihtiyar heyeti azası misali, Cumhurbaşkanlığı’nın açıklamasına göre hiç olmamış, olması da muhtemel olmayan bir anısını anlatıyor. 
Birleşmiş Milletler’in kadın başkanlarından birisi, Manisa Ticaret ve Sanayi Odası’na geliyor, Mehmet başkanı buluyor… Elinde bir proje dosyası var… Projeye göre Türkiye’ye göçmüş olan Suriyelilere Manisa’nın Yuntdağı köylerinden 30 dönüm ila 50 dönüm arası bilabedel arsa-tarla verilecek. Bunu da ABD, 3.8 milyon dolarlık bir bağış ile Türkiye nezdinde finanse edecek…
Olay buraya kadar tarihte topraklarımızı parçalamayı hedefleyen Sevr antlaşmasının bir maddesi sanılabilir… 
Olayın daha ilginç kısmı burada başlıyor…
Sayın Mehmet Yılmaz, kendi ifadesine göre Cumhurbaşkanı tarafından himaye edilen, İlimizin Valisi tarafından imzalanan bir proje metnine “olmaz, ben imzalamam” diyerek karşı çıkıyor. 
Efendim malumunuz, protokol kurallarında bile Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Validen, vekillerden, kaymakamlardan, belediye başkanlarından, rektörden, hakimlerden-savcılardan çok sonra gelir. Hal böyle iken böylesine ciddi bir projeyi TSO Başkanı “ben imzalamadım, olmadı” şeklinde lanse ediyor. 

ENSEYE GÖRE TIRAŞ…
Kurumsal hayatta karşımıza bazı insanlar çıkar. Bu insanlar karşısındakinin fikrini bilir, onun hoşuna gidecek şeyler anlatırlar sürekli. Böylelikle hoşsohbet ve sevimli olurlar. Araya da bir iki fıkra, komik bir anı iliştirince herkes onlardan güzel sözcüklerle bahseder. Bu halk arasında bilinen tabiri ile “enseye göre tıraştır…” 
Bunu her insan hayatında farklı zamanlarda yapar. Ama duruşunuzun olması gereken anlar vardır. Belki basit işlerin çözümünde karşıdakinin fikrindeymiş taklidi ile maçı götürebilirsiniz. Ama ciddi konularda insanı öne geçiren kırmızı çizgileri, duruşudur. 

Başkan, İyi Parti gibi bir partinin yumuşak karnını çok iyi bildiğinden, hele hele göçten sorumlu genel başkan yardımcısını da yakalamışken kusurlu senaryolu hikayesini gayet inanarak anlatıyor. 

Başkan bunu neden yapıyor?
İki ihtimal var. Ya gerçekten bir zamanlar TSO binasından içeri İngilizce konuşan ve İngilizce konuştuğu için mutlak surette birleşmiş milletlerden geldiği düşünülen bir kadın girdi ve başkana böyle bir “proje”den bahsederek daha üst makamlara sunmak için imza-destek talep etti… Öyle zannediyoruz ki tercümede bir kusur olduğundan Başkan böyle bir proje varmış da, son imza ondan isteniyormuş gibi anladı…
Olay böyle ise, durum daha vahim. Sağır duymaz uydurur misali… 

Ya da Sayın başkan muhtemelen İyi Parti temsilcilerini biraz eğlendirmek istedi. Nasıl olsa kalkıp gittiklerinde, başka yerde anlattıklarında İyi Parti’nin bu konulardaki tavrı bilindiğinden, her ne kadar başkandan bu konuyu dinlemiş olsalar bile o kadar da ciddiye alınmayacağını, nasıl olsa bu konunun unutulup gideceğini sandı… Ama kamera kayıttaydı…

CİDDİYET… CİDDİYET… CİDDİYET…
Kurumlar, en tepelerindeki insan kadar kurumsaldır… Personeller, üyeler, yönetim organları istedikleri kadar kurumsal olsun, buna riayet etmek istesinler, en tepe ismin kurumsal tavra uymaması ya da kurumsallığı promosyon hediyelik yaptırmaya, Milli Bayramlara sponsor olmaya indirgemesi, döner dolaşır o kurumun kurumsallığına halel getirir. 

Bir başkan, hadi diyelim ki kendisini düşünmedi, temsil ettiği STK’yı, üyeleri, kendisine bağlı binlerce işletmeyi nasıl düşünmez, dahası bulunduğu ilin valisini ve en nihayetinde ülkesinin cumhurbaşkanını nasıl zan altında bırakır? 
Cumhurbaşkanının ve valinin istediğini söylediği bir projede, kendisini nasıl “en etkili” görür de, “engel olan, imza atmayan” adam konumuna koyup takdir toplama peşinde koşar?

Manisa Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı acilen konu ile ilgili açıklama yapmalı, Ticaret ve Sanayi Odası’nın kendi elleri ile “çizdiği” karizmasını toparlamalıdır.