Geçen gün bir haber düştü: Slovakya, 350 tane boz ayıyı vuracakmış. Şaka değil. Adamlar ormanlarında ayılar çoğaldı diye, ki bu hayvanlar şehir merkezine inmiyor, ormanda kendi halinde yaşıyor, insanlara saldırma ihtimali doğdu diye “Kusura bakmayın, doğa hakkı falan ama biz vatandaşın canını tehlikeye atamayız” deyip düğmeye basmış.
Başbakanları çıkıp “İnsanların ormana girmekten korktuğu bir ülkede yaşayamayız” dedi.
Adam meseleyi özetlemiş. Güzel kardeşim, burası dağ başı değil. Avrupa Birliği ülkesi. Demokrasi var, hukuk var, çevreci var, doğasever var. Ama önce insan var.
PEKİ BİZDE NE OLUYOR?
Bizde bırakın ormanı, mahalle aralarında sürü halinde dolaşan sokak köpekleri için hâlâ “ama onlar da can taşıyor” muhabbeti yapılıyor. Bu ülkenin çocukları sabah okula giderken köşe bucak yol değiştiriyor, anneler çocuğunu okula dua ede ede gönderiyor. Ama yok! Yıllardır aynı yalan çözümler: Kısırlaştıralım, barınak yapalım, sahiplenelim.
Yapmadınız, yapamıyorsunuz, yapmaya da niyetiniz yok! Belediyeler birbirini yiyor “bu sokak senin, bu köpek benim” diye. Bir Allah’ın kulu çıkıp da “kardeşim bu iş kontrolden çıktı” demiyor. Çünkü cesaret yok, oy korkusu var. “Hayvanseverler tepki gösterir” diye kimse ağzını açamıyor.
Slovakya’da biri öldü, 350 ayı gidiyor. Bizde her ay bir çocuk ölüyor, kadınlar parçalanıyor, yaşlılar yerlerde sürünüyor, ama biz hâlâ “sokak köpeği sahipsizdir, candır, şefkattir” diyoruz.
Siz sahil kasabasında sabah yürüyüşüne çıkan emekli olabilirsiniz, ama Türkiye’nin büyük kısmında insanlar köpekten kaçarken kafasını kaldırıma çarpıyor.
Bu ülkenin sokakları sahipsiz. Ve biz bu sahipsizliği “vicdan” diye paketleyip milletin kucağına bırakıyoruz. Belediye bakmıyor, devlet karışmıyor, vatandaş başının çaresine baksın. Kimi ekmek veriyor, kimi taş atıyor. Sonra bir gün o köpek bir çocuğu öldürüyor. Haberi okuyoruz, üzülüyoruz, unutuyoruz. Yarın yine aynı şey. Herkes aynı tiyatronun figüranı.
Bu sokak köpeklerinin en büyük düşmanı da aslında çözümlere kulak tıkayanlar. Onları kaderine terk eden sizsiniz. Kısırlaştırmayan, barınağa almayan, korumayan, kontrol etmeyen sizsiniz. O hayvanlar da bir yere kadar. Aç kalıyor, saldırıyor, grup kuruyor. Doğası bu.
Ama benim doğamda da çocuğumu okuldan canlı alma arzusu var. Ben köşe bucak kaçmak zorunda değilim. Burası orman değil. Burası şehir. Şehirde başıboş köpek olmaz.
Slovakya'nın ayı kararını barbarlık sayanlara sesleniyorum: Barbarlık, canı hiçe saymaktır. Barbarlık, 2025 yılında her gün “bugün kim köpekler tarafından parçalandı acaba” diye uyanmaktır.