MANİSA

Manisa'da ‘Su Çalıştayı' başladı

Manisa Büyükşehir Belediyesi tarafından Manisa Su ve Kanalizasyon İdaresi Genel Müdürlüğü iş birliğiyle su kaynaklarının verimli kullanımı ve sürdürülebilirliğine dikkat çekmek amacıyla düzenlediği “Su Çalıştayı” başladı.

Manisa'da bir otelde gerçekleştirilen çalıştayda, su sorunlarına dair farkındalığı artırmak, tarımsal sulama, atık su geri kazanımı ve Gediz Havzası Yönetim Planı'nın en iyi şekilde uygulanabilirliği ele alınıyor.

İki gün sürecek olan çalıştayın açılışında konuşan Manisa Su ve Kanalizasyon İdaresi Genel Müdürlüğü (MASKİ) Genel Müdürü Talat Postacı, “Artan nüfus, hızlı kentleşme, iklim değişikliği ve yanlış su yönetimi uygulamaları birçok kentte su kıtlığına yol açmaktadır. Bu durum içme suyu teminin yetersiz kalmasına, tarımın olumsuz etkilenmesine, sanayinin üretim kapasitesinin düşmesine ve sosyal gerginliklerin artmasına neden olmaktadır. Ülkemizde ve şehrimizde karşılaştığımız birçok sorunların arasında su kaynaklarının kirlenmesi, endüstriyel atıkların oluşması, tarım ilaçları ve evsel atıklar su kaynaklarının kalitesini düşürmekte ve su kullanım alanlarını sınırlandırmaktadır. Eskimiş su şebekeleri, verimsiz sulama sistemleri ve bilinçsiz su kullanımı, su kayıplarını arttırmaktadır. Su kaynaklarının korunması ve su kaynaklarının etkin kullanılması açısından, suların kaynaklarının kirletilmesini önlemek için atık su arıtma tesislerinin kapasitelerinin artırılması, endüstriyel tesislerin su kullanımında daha verimli teknolojilere yönelmeleri, temiz üretim teknolojilerini tercih etmeleri ve ayrıca yağmur suyu hasadı, gri suyun yeniden kullanılması gibi yöntemlerle su tasarrufunda önemli adımlar atmamız gerekmektedir” dedi.



“Uykularım kaçar hale geldi”
Suyun hayati bir önem taşıdığını belirterek, sözlerine başlayan Manisa Büyükşehir Belediye Başkanı Ferdi Zeyrek, “Yarınlara bırakacağımız bir damla suyun ne demek olduğunu anlatmamız gerekiyor. Şahsen ben göreve geldiğimde su konusunda Manisa'mın bu kadar eksik ve mahsur kaldığını bilmiyordum. Su konularını araştırdıkça inanın uykularım kaçar hale geldi. Bir an hayatımızda suyun olmadığını varsayalım. Ya da Güney Afrika'da, Capedown'da olduğu gibi günlük sadece 50 litre su ile yaşamak zorunda kaldığınızı, hatta bu sorunları çözemediğinizde bu oran 25 litreye kadar düştüğünü düşündüğümüzde uykularımız kaçıyor. Susuzluk sebebiyle böbrek yetmezliği, dizanteri ve tifo gibi hastalıkların da kapımızda olduğunu unutmamak gerekiyor. Önümüzdeki on yıllar içinde susuzluktan kaynaklı göçlerin başlayacağı, 100 milyondan fazla insanın iklim mültecisi olabileceğini, su savaşlarının başlayabileceğini, insanlık tarihini gördüğü en büyük yıkımın yaşanabileceği uyarını yaparsak inanın abartmış olmayız” dedi.



“Tüm bu suyun sadece yüzde 2.5'i tatlı sudan oluşuyor”
Türkiye'de kişi başına düşen su miktarı hakkında da bilgi veren Zeyrek, konuşmasına şöyle devam etti: “20 yıl önceye kadar Türkiye'de kişi başına düşen su miktarı yılda 4 bin metreküptü. Şu an maalesef bin 500 metreküpe kadar düşmüş durumda! 5 yıl, 10 yıl, 20 yıl sonra ne olacak; inanın sormaya bile çekiniyorum. Belki biz de Güney Afrika'nın yaşadığı sorunları yaşayabiliriz. Yüzeyinin yüzde 70'i denizler ve okyanuslarla kaplı dünyamızın su varlığı yaklaşık 1.4 milyar metreküp. Tüm bu suyun sadece yüzde 2.5'i tatlı sudan oluşuyor. Diğer taraftan tatlı suyun tamamı bizim için elverişli şartlarda da değil üstelik. Erişebildiğimiz su aslında dünyadaki bütün suyun yüzde birinden bile daha az. Hal böyleyken; kıymetli suyumuzun yüzde 70-75'ini tarımda; onu da ekseriya vahşi sulamayla, 15-18'si sanayide, yüzde 10-12 işe evlerde içme suyu olarak kullanıyoruz. Ülkemizin en bereketli toprakları olarak bilinen, ‘ne ekersen yetişir' diye övündüğümüz Gediz havzası kuraklıkla karşı karşıya. 10-15 metrede, kazma vurduğumuzda çıkan su, artık yerin derinliklerine, 300-400 metrelere kadar inmiş durumda. Su kaynakları sonsuz değil. Üstelik yeni kaynaklar bulmamız da mümkün değil. O halde tüm paydaşlar ve yurttaşlar olarak acil önlem almalıyız. Bu kullanım ezberine, tüketim alışkanlığına son vermeliyiz. Tarımsal üretimden başlayarak, tüketim alışkanlarımıza kadar ne varsa gözden geçirmeliyiz. Başta yağmur suyu hasadı olmak üzere, su geri dönüşümünü bir an önce hayata geçirmeliyiz. Dünya örneklerini incelemeli, bilimsel verilere ve uzmanlara daha çok alan açmalıyız. Yerel yöneticiler olarak, bu noktada öncelik sıralamamız da değişmeli. Unutmayalım; su yoksa hayat da yok!”

Başkan Zeyrek'in konuşmasının ardından çalıştay, Tarım ve Orman Bakanlığı Su Yönetimi Genel Müdürlüğü Havza Yönetimi Dairesi 3. Bölge Havza Planları Çalışma Grubu Sorumlusu Gökçen Gökdereli'nin “Gediz Havzası Eylem Planı” sunumuyla devam etti. Çalıştayın bugünkü oturumunda İstanbul Teknik Üniversitesi'nden Prof. Dr. Hüseyin Erdem Görgün tarafından çalıştayın tanıtımı, amacı ve özellikleri anlatıldı. Ardından Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanlığı-Strateji ve Bütçe Uzmanı Dr. Tülay Morsünbül Parmaksız ile Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı Çevre Yönetimi Genel Müdürlüğü Çevre ve Şehircilik Uzmanı Ahmet Doğan tarafından “Su Yönetimine Kanunun Bakışı” konusunda bilgilendirme yapıldı. Bugünkü oturum, Dokuz Eylül Üniversitesi'nden Prof. Dr. Azize Ayol'un “Su Yönetimi İçin Akademi Ne Diyor?” konusunda yaptığı sunumla son buldu.