Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'nun 2. gününde açıklamalarda bulunuyor.

Erdoğan'ın açıklamalarından satır başları şöyle;

Birleşmiş Milletler şartı bundan 80 yıl önce San Francisco'da imzalandı ve 24 Ekim 1945'te yürürlüğe girdi. Birleşmiş Milletler kuruluş şartının ilk maddesinin ilk kelimelerini burada tekrar hatırlatmak isterim. Birleşmiş Milletler'in amacı uluslararası barış ve güvenliği korumaktır.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Birleşmiş Milletler'in kuruluş şartını hatırlattı

Birleşmiş Milletler'in 80. yaşını kutlarken dünyanın birçok bölgesinde kuruluş şartının ilk maddesinin ilk kelimelerine gölge düşürecek vahim hadiseler yaşanıyor. Özellikle Gazze'de gözlerimizin önünde 700 günü aşkın bir süredir soykırım devam ediyor.

"İsrail son 23 aydır her saat bir çocuk acımasızca hayattan koparılıyor"

Biz toplantı halindeyken dahi Gazze'de şu anda siviller katlediliyor. Gazze'de ölen sivillerin sayısı 65.000'i geçti. Enkaz altında kaç cenazenin olduğu henüz bilinmiyor. Ölenlerin 20.000'den fazlası çocuk. İsrail tarafından Gazze'de son 23 aydır her saat bir çocuk acımasızca hayattan kopartılıyor.

"Gazze'de sağlık altyapısı tamamen çökmüş durumda"

Gazze’nin sağlık altyapısı tamamen çökmüş durumda. Doktorlar öldürüldü ya da gözaltına alındı. Ambulanslar vuruldu, hastaneler bombalandı, yıkıldı. Tedavi mümkün değil, operasyon mümkün değil, ilaç bulmak mümkün değil.

AK Partili İnan'dan Zeybek'e yanıt: "İzmir'i çöp dağlarına mahkum eden sizsiniz!"
AK Partili İnan'dan Zeybek'e yanıt: "İzmir'i çöp dağlarına mahkum eden sizsiniz!"
İçeriği Görüntüle

Henüz 2-3 yaşındaki, elleri, kolları, bacakları olmayan masum yavrucuklar, bugün ne yazık ki Gazze’nin olağan fotoğrafı haline gelmiştir.

Çocukların açlıktan, ilaçsızlıktan öldüğü bir dünyada huzur olur mu? Hepimiz anne babayız. Üzerine titrediğimiz evlatlarımız, torunlarımız var. Burada, Amerika’da, Avrupa’da, dünyanın her yerinde bir çocuğun eline küçük bir diken batsa anne babaların yüreği yanıyor. Ama Gazze’de çocukların elleri, kolları, bacakları anestezi yapılmadan ampüte ediliyor.

İnsanlık tarihi son bir asırda böyle bir vahşet görmemiştir. Her şey gözümüzün önünde cereyan ediyor. Gazze’deki soykırım, medya ve sosyal medya aracılığıyla her an canlı olarak yayınlanıyor. İsrail, şu ana kadar Gazze’de ulusal ve uluslararası basında çalışan 250 gazeteciyi kasıtlı olarak öldürdü. Gazze’ye tüm girişleri yasakladı. Ama yine de soykırımı gizleyemedi.

'BM, Gazze'de kendi personelini dahi koruyamamıştır'

Birleşmiş Milletler Gazze’de yalnızca sivilleri değil, kendi personelini dahi koruyamamıştır. Bölgede insani yardım için görev yapan yaklaşık 500 kişi yaşamını yitirmiş, bunların 126’sı Birleşmiş Milletler personelidir.

Soykırım, tıpkı Holokost gibi, insanların toplu şekilde imhasını ifade eden utanç verici ve insanlık dışı bir kavramdır. Oysa Gazze’de yalnızca insanlar değil; hayvanlar, tarım alanları, bahçeler, ağaçlar, otlar, hatta asırlık zeytin ağaçları da hedef alınmaktadır. Sular kirletilmekte, altyapılar sistematik olarak yok edilmekte, kütüphaneler, hastaneler, okullar, ibadethaneler ve tarihi yapılar bilinçli şekilde yerle bir edilmektedir. Bu yıkım, sadece bugünü değil, Gazze’nin geleceğini de hedef almaktadır.

Bu durumun bir güvenlik arayışıyla ilgisi olmadığı açıktır. Ortada bir savaş yoktur. Gazze’de iki taraflı bir çatışma değil; bir yanda elinde en modern ve ölümcül silahlar bulunan düzenli bir ordu, diğer yanda ise savunmasız siviller, çocuklar, yaşlılar vardır. Bu, terörle mücadele kisvesi altında sürdürülen bir işgal, tehcir ve soykırım politikasıdır.

Bugün Hamas bahanesiyle Gazze yok edilirken, Batı Şeria’da da benzer şekilde işgal ve infazlar sürmektedir. İsrail yalnızca Filistin topraklarıyla sınırlı kalmayıp, Suriye, İran, Yemen ve Lübnan gibi ülkelere yönelik saldırılarla bölgesel barışı da tehdit etmektedir.

'Netanyahu hükümeti ne barış, ne de rehineleri kurtarmak niyetindedir'

En son örnek, Katar’da ateşkes müzakereleri yürüten Hamas üyelerine yönelik İsrail saldırısıdır. Bu gelişme, İsrail yönetiminin artık bölgesel sorumluluklarını yitirdiğini ve kontrolü tamamen kaybettiğini ortaya koymuştur. Netenyahu hükümetinin ne barışa ne de rehineleri kurtarmaya yönelik bir niyetinin olmadığı da böylelikle açıkça anlaşılmıştır.

Bu süreçte, yalnızca komşu ülkeler değil; Orta Doğu’nun tamamı, hatta dünya genelindeki tüm aktörler, İsrail hükümetinin pervasız tehditlerine muhatap olmaktadır. Özellikle Batılı ülkeler, İkinci Dünya Savaşı sonrası inşa ettikleri ifade özgürlüğü, insan hakları, basın özgürlüğü, gösteri hakkı, kadın ve çocuk hakları, eşitlik, demokrasi ve adalet gibi temel değerleri bu kriz karşısında askıya almış durumdadır.

Cumhurbaşkanı Erdoğan'dan İsrail'e 'vaat edilmiş topraklar' mesajı

Gelinen noktada, İsrail'in "vaat edilmiş topraklar" saplantısıyla yürüttüğü yayılmacı politika, yalnızca bölge barışını değil, insanlığın müşterek kazanımlarını da tehdit etmektedir. Kudüs-ü Şerif, üç semavi dinin kutsal beldesi olarak bu radikalizmin doğrudan hedefi haline gelmiştir. Bu durum, vicdan sahibi Museviler tarafından dahi kabul görmemekte, dahası antisemitizmin küresel ölçekte tırmanmasına yol açmaktadır.

Bu cinnet hali artık sürdürülemez. Gazze’de bir an önce ateşkes sağlanmalı, saldırılar durmalı, insani yardımların engelsiz biçimde bölgeye ulaşmasına izin verilmelidir.