Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Beştepe Millet Kongre ve Kültür Merkezi'nde düzenlenen Adli Yargı Hakim ve Cumhuriyet Savcıları ile İdari Yargı Hakimleri Kura Töreni'nde açıklamalarda bulundu.
Erdoğan'ın açıklamalarından satırbaşları
"Yasama ve yargı organlarımızın saygı değer temsilcileri, adalet teşkilatımızın kıymetli mensupları, değerli hakim ve savcılarımız kıymetli misafirler sizleri en kalbi duygularımla hürmetle muhabbetle selamlıyorum 28. dönem Adli Yargı Hakim ve Cumhuriyet Savcıları ile 18. dönem İdari Yargı Hakimleri Kura Töreni münasebetiyle sizleri külliyemizde ağırlamaktan büyük bir memnuniyet duyuyorum.
"TÜRKİYE ÇOK FARKLI ATMOSFER YAKALADI"
25 bini aşkın Hakim ve Cumhuriyet savcımızın 9 bin 812'sinin kadın yargı mensuplarımızın olamasın dan ayrıca önemli buluyorum. 28. ve 18. dönemde dereceye giren 8 genç arkadaşımızdan beşinin kadın olması da takdire şayandır; ayrıca memnuniyet vericidir. Dönem birincilerimizin şahsında kendilerini özellikle tebrik ediyorum.
Başörtülü yargı mensuplarımız konusunda edep ve ahlak sınırlarını aşan hazımsızlıklara zaman zaman hepimiz şahit oluyoruz akıl vicdan ve hukukla bağdaşmayan bu tepkileri sadece derin bir teessüf ve taaccüple takip ettiğimiz bilinmesini isterim. Türkiye bunları geride bırakmıştır. Türkiye kadınları hayatın dışına iten demokrasi ayıplarından kurtuldukça çok farklı atmosfer yakaladı.
Belki biraz zaman alacak belki biraz hazım problemi çekilecek ama özgürlüklerin herkese eşit uygulandığı yeni Türkiye'yi inşallah herkes kabullenecek. Kadınların kamu özel ayrımı olmadan hayatın farklı alanlarında onurluca yer almalarına herkes alışacak.
Büyük bir heyecanla kura çekimini bekleyen genç arkadaşlarıma birkaç hususu hatırlatmak istiyorum; Sevgili genç kardeşlerim sizler birazdan çekilecek kuralar neticesinde vazifelerinizi başlayacak memleketin her bir köşesinde adalet neferi olarak görev yapacaksınız. Maaşını alıp köşesine çekilen, mesaisi bitince arabasına binip evine dönen biri olarak değil adalet için adaletin tecellisi için vicdani hür aklı hür kalbi hür birer vatan evladı olarak çalışacaksınız.
"ADALETİN YOKLUĞU TOPLUM HAYATI İÇİN FELAKETTİR"
Değerli misafirler çok değerli dostlarım şurası muhakkak ki adalet devlet ve toplum düzenimizin mihveridir. Varlığı en yüksek fazilet yokluğu ise toplum hayatı için felakettir. Gencevi Nizami adaletin hayatımızdaki yerini bakınız nasıl tarif ediyor; Memleketin direği adalettir her zaman adalette nasibin saadettir her zaman. Memlekette huzur refah saadet ve kalkınmanın köşe taşı adalettir. Bunun için biz inancımızın da bir gereği olarak mülk Allah'ındır diyor; adaleti de mülkün temeli olarak kabul ediyoruz.
2002 yılında 9 bin 349 olan hakim ve savcı sayımız birazdan çekeceğimiz kurallarla birlikte 26 bin 803'e ulaşacak. Adli yargıda faaliyet gösteren mahkemelerimizin sayısını 3 bin 581'den 8 bin 681'e, idari yargıdaki sayıyı ise 146'dan 239'a çıkardık. Sadece son 2 buçuk yılda adli ve idari yargıda 3 bin 474 mahkeme ve istinaf dairesi kurduk.
Yargıda dosyaların kapatılma süresini kısalttık. Bu alanda pek çok Avrupa ülkesini geride bıraktık. Artık hem adli hem de idari yargı mahkemelerimiz davaları çok hızlı bir şekilde çözüme ulaştırıyor.
Sadece şu iki istatistiğin bile bu konuda aldığımız mesafenin görülmesine yardımcı olacağına inanıyorum: Avrupa Konseyi Adaletin Etkinliği Komisyonu raporlarına göre ülkemizde idari yargı mahkemelerinde ortalama dosya görülme süresi 168 gündür. Dikkatinizi çekiyorum; bu süre Fransa'da 314, Almanya'da 308, İtalya'da ise 574 gündür. Bölge idare mahkemelerinde dosyaların görülme süresi ülkemizde 136 gün iken, İspanya'da 325, Fransa'da 329, Almanya'da ise 460 gündür. Türkiye bu aşamaya büyük bir özveriyle gelmiştir. Bu olumlu tabloya rağmen önümüzde hâlen uzun bir yol var. İnşallah sizlerle omuz omuza bu yolu da sabırla yürüyeceğiz.
"YARGI MENSUPLARI HEDEF ALINAMAZ"
Değerli arkadaşlar, kıymetli hâkim ve savcılarımız; hâkimlik cübbesini giymek ve hüküm makamına oturmak, insanı insan olmaktan kaynaklanan zaaflarından, kusurlarından, noksanlarından tek başına kurtarmaya yetmez. Hâkimler ve savcılar, yanılgı nedir bilmeyen hakikat avcıları da değildir. Yargılamaya iştirak edenlerin samimi katkıları olmadan varılacak sonuca, kurulacak hükme hakikatin rengini vermek mümkün olamaz.
Bununla birlikte hâkim ve savcılarımızın bugün toplumsal algıda tuttukları yer, onları adaletin merkezi figürü hâline getirmiştir. Takdir edersiniz ki bu, oldukça büyük ve ağır bir sorumluluk demektir. Bu mesuliyeti hakkıyla taşımanın yegâne formülü; adalet menziline aklın rehberliğinde, vicdanın nezaretinde yürümektir. Elbette akıl, bilgiden beslenmeli; vicdan, önyargıları reddetmelidir. Devleti ve toplumsal düzeni korumak, adaleti tesis etmekle mümkün olur.
Şu gerçeğin daima göz önünde bulundurulması gerektiği kanaatindeyim: Bekası için üzerine titrediğimiz hasletler; adil devlet, güçlü millet ve özgür bireydir. İstikbalimizden emin olmak istiyorsak hep beraber bunları korumak ve güçlendirmek mecburiyetindeyiz.
"YARGININ DOĞAL MECRASINDAKİ İŞLEYİŞİNE SAYGI DUYULMASI GEREKİYOR"
Burada şunu da özellikle hatırlatmak istiyorum: Yargının kendi doğal mecrasındaki işleyişine, siyaset kurumu ve medya dâhil herkesin saygı duyması gerekiyor. İşini yapan, işini doğrulukla ve dürüstlükle yapan, anayasa ve kanunlar çerçevesinde iyi niyetle hareket eden yargı mensuplarımıza destek olmalıyız.
Sadece kararlarıyla konuşabilen yargı mensuplarının sükuneti, zafiyet olarak algılanmamalı. Bunu hiç kimse istismar etmemeli. Üzülerek ifade etmeliyim ki, bu konuda yeterince özenli davranılmıyor. Özellikle son aylarda yargı mensuplarımızı hedef alan hatta çoğu zaman tehdide varan sorumsuz bir üslubun siyasete hakim olduğu görülüyor. Bunun sebebi muhatap olunan iddiaların vahameti ve ciddiyetidir. Her fırsatta hakim ve savcılara parmak sallayarak, tehdit ve taciz ederek adalet sistemini felç etmeye çalışanların en büyük korkusu adalet önünde maskelerinin düşmesinden duydukları derin endişedir.
Hukukun temel prensiplerinden biri şudur; rüşvet, irtikap, ihaleye fesat karıştırma gibi nitelikli suçların işlendiğine dair yeterli suç şüphesini ulaşan savcılık makamı için kamu davası açmak bir tercih değil yasal bir mecburiyettir."